Stockholm Seyahati 2. Bölüm

Stockholm seyahat notlarıma kaldığım yerden devam ediyorum. İlk yazıyı buradan okuyabilirsiniz.

Vasa Museum
Nihayet 3.gün hava değişimine ve çok yürümeye alışmaya başladık. Öykü de ancak kendine geldi. Burası bir müze cenneti ve müzelerin tamamına gitmek hem maddi olarak hem de zaman açısından mümkün değil. Kendinize ve merakınıza uygun yerleri seçip onlara gitmekten başka çareniz yok. Biz ilk olarak çok merak ettiğimiz ve gitmeden önce okuduğumuz bloglarda da çok tavsiye edilen Vasa Müzesini seçtik. Burada 1628 yılında yapılmış ve denize açıldığı ilk gün fırtınada yan yatıp batarak tam 333 yıl derinliklerde yatan eski bir viking gemisi sergileniyor.


Yedi katlı bir binanın tam orta yerinde loş bir ortamda bulunan devasa gemiyi katlardaki balkonlara çıkarak dört bir taraftan detaylıca inceleyebiliyorsunuz. Üzerindeki tahta oymalarıyla şahane görünüyor. 1961 den bu yana 28 milyon ziyaretçinin bu müzeye gelmiş olması da mutlaka gezilmesi gerektiğini ispatlıyor.




Arme Museum:


Gelmeden önce Serhan'ın planımıza dahil ettiği Arme Museum yani askeri müze için ben pek istekli değildim. Ancak gezdikten sonra fikrim değişti. Gitmekle çok iyi yaptığımızı düşünüyorum. İnternette ücretli olduğunu okuduğumuz bu müzenin girişi ücretsizdi. Gezmeye üst kattan başladık. Balmumu heykellerle savaş sahneleri canlandırılmıştı ve son derece gerçekçiydi.





Savaşın ne acımasız olduğunu ve savaş döneminde insanların neler yaşadığını adeta hissettik. Çok üzüldüm...


Buranın çıkışında ise barışa atıfta bulunarak tüm bir koridoru bembeyaz el işi örgülerle donatmışlardı. Allah tüm milletleri savaştan korusun!.. Fotoğraflar ilginizi çekerse Arme Museum u mutlaka gidin görün, biz çok beğendik.



Södermalm:

İlk yazımda da yazdığım gibi Stockholm'de şehrin bölgeleri adacıklardan oluşuyor ve bu adacıklar köprülerle birbirine bağlanıyor. Bu bölgelerden biri de Södermalm.


Müze sonrası yürüyerek gittik. Burada tasarım ürünlerin satıldığı mağazalar, şirin butikler ve güzel cafeler var. 


Şansımıza yağmura yakalandık. Ancak burayı da mutlaka detaylı gezmeli. Biz çok uzun kalamadık ancak yine de çok orjinal yerler gördük.

Ericsson Globe (Skyview)



Gitmeden önceki araştırmalarımızda okuduklarımıza göre buraya gidenlerin bir kısmı beğeniyor biraz daha fazla kısmı ise kısa sürdüğünü, pek de gerekli olmadığını yazıyordu. Tabi her ne kadar fikir alsak da herkesin beğenisi farklıdır, biz merak ettik gittik gördük. Burası dünyadaki yarım daire şeklindeki en büyük bina ve bu binanın tepesine cam bir küre şeklindeki asansörle çıkıyorsunuz. 



En tepede on dakika kadar duruyor bu arada fotoğraf çekip Stockholmü panaromik izliyorsunuz. İki kişi 300 kron yani 100 TL civarı. Ve asansörde Öykütoş :)


Bence Ericsson Globe çok değişik bir deneyim ve  başka yerde benzeri olmayan bir binanın tepesine, cam bir küre içinde çıkmak gayet zevkli ve hoş bir anı. O yüzden iyi ki gitmişiz diyorum ve de gideceklere tavsiye ediyorum.

Bugün yemeği Kungs Hallen adlı bir food courtta yedik. AVM lerin yemek katı benzeri bir yer.



Burada uzakdoğu, hint, türk gibi çeşitli mutfaklar var. Fiyatlar ortalama. Biz uzakdoğu yemekleri aldık. Çok lezzetliydi. 




Burada su ücretsiz çünkü musluk suları içilebiliyor. Gittiğiniz her restoranda mutlaka masaya su geliyor. Turist olarak bu pahalı şehirde hiç değilse suya para vermemek de birşeydir :)

Saluhall:


Burası Östermalm bölgesinde büyük bir yiyecek içecek çarşısı. Kocaman bir pasaj içinde birçok dükkanda et, balık, meyve, sebze satışı yapılıyor. Orada yemek isterseniz pişirilip servis ediliyor.




Cafe ve restoranlar da var. Burası aslında çok kalabalık bir yermiş ancak biz sabah saatlerinde gittiğimiz için pek kimse yoktu rahat rahat gezdik ve fotoğraf çektik. Camekanların temizliği, ürünlerin taptaze görünmesi çok ilglimi çekti. İsveçlilerin çok ince bir zevkleri ve her ne olursa olsun yaptıkları işe saygıları var bu çok net anlaşılıyor. Deniz ürünlerini gördükçe kendimden geçtim. Hani o kadar tok olmasam mutlaka birşeyler yemek isterdim burada ama olmadı.





Skansen Açık Hava müzesi:


İşte Stockholm de en eğlendiğim en sevdiğim yere geldi sıra: Skansen! Burası "açık hava müzesi" diye geçiyor. Ama müze demek çok doğru değil burası adeta yaşayan bir Viking köyü. Eski Viking evlerini içinde eşyaları, önünde horozları, ördekleri, çamaşır yıkayan kadınları ile birebir yaşatıyorlar.  Evlerin içinde yerel kıyafetleriyle bazen ev kadını, bazen öğretmen, bazen yün ören köylüleri görüp sohbet edebiliyorsunuz. 




Bu görevliler işlerini son derece ciddiyetle ve zevkle yapıyorlar. Ve isterseniz bulunduğunuz yerle ilgili size bilgi veriyorlar. 



Hayvanat bahçesi, çocuk parkı, cafeler gibi pek çok gezilecek yer var. Burada ağız tadıyla koşturmadan gezmek için en az yarım gün ayırmalısınız. İnternette okuduğum bloglarda yada gezi sitelerinde Skansen' den vasat bir yermiş gibi bahsedilmiş. Gidip görünce çok şaşırdım. Tamam zevkler tartışılmaz ama o kadar da değil. Buranın hakkını yemeyelim gerçekten burası herşeyiyle yaşayan bir Viking köyü ve girip gezerken adeta o zamana geri dönüp onların hayatına konuk oluyorsunuz.  





Skansen masal gibi bir yer. Mutlaka gidilmeli hele ki çocuğunuz varsa inanılmaz eğlenecek, çocuklulara duble tavsiye ediyorum.





Burada bir çok hayvanı da yakından görme şansınız oluyor. Bu tatlı sincaba Öykü bayıldı!






Çıkışta hediyelik hatıra eşyalar satan mağazalar var. 


Ayrıca küçük standlar kurmuşlar bunlarda da geyik eti, ayı eti filan satılıyor. Biz en çok ren geyiği etini beğendik.


Skansen'e giriş ücreti kişi başı 180 kron. Burada bir tavsiyem olacak, Skansen gezisine başlayacağınız noktaya çıkmak için epey bir yokuş tırmanmanız gerekiyor. Hele bebekle giderseniz pusetle filan çok zor. bileti alırken görevli trenle mi yürüyerek mi diye soruyor. Yanılmıyorsam 30 kron farkla trene binip başlangıç noktasına zahmetsizce çıkıyorsunuz, biz öyle yaptık, Öykütoş ve pusetle tersini düşünemiyorum :)


Stockholm yazılarımın ikinci bölümünü de burada noktalarken son yazıyı da gecikmeden ekleyeceğimi umuyorum, umarım Stockholm yazı dizisini beğenerek takip ediyordunuzdur :)



7 yorum:

  1. Ebru'cum, sayende bu sene bütün Avrupa'yı gezmiş kadar olduk. Ben asla gezi yazısı yazamıyorum, dolayısıyla seninkileri hem zevkle, hem de takdirle okuyorum! İlk yazdığın müzedeki gemiye ağzım açık kaldı! O nasıl güzel bir şey öyle... Savaş Müzesi'ndeki balmumu heykeller de çok ama çok gerçekçiydi. Öykü korkmamıştır umarım. Mutlulukla okuyorum yazılarını, sevgiler!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorumun çok değerli benim için. Blogumun asıl çıkış noktası seyahat yazılarıydı, o nedenle bu yorumlar beni çookkk mutlu ediyor. Öykü müzede korkmadı ama sonlara doğru arabadan inip ortalığı duman etti :)
      Öpüyorum!

      Sil
  2. Öyküm ya nasıl da eğlenmiş çok güzel yerler var gerçekten canım keşfedilmesi gereken :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ümrancımmm Öykünün tatlı ablası, evet eğlendi ama aralarda da mızıttı :) E o kadar olsun di mi?
      Öpüyoruzzz

      Sil
  3. Son yazınızı da merakla bekliyorum.Biz de okurken ve fotolara bakarken gitmiş gibi olduk :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah çok seviniyorum böyle yorumlara! Bir yazı için günlerce uğraşıyorum, seyahat yazısı yazmak çok emek gerektiriyor, ama bunun gibi yorumlar olunca yorgunluğum kalmıyor, teşekkür ederim :)

      Sil
  4. Tatlılara hayran kaldım :) görüntüsü bile beni benden aldı:) bende beklerim:)

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı benimle paylaşmak ister misiniz?

Blogger tarafından desteklenmektedir.